1900’lü yılların başında, pratisyen hekim ve Roma Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan Maria Montessori, akademik dünyaya şaşırtıcı bir bilgi sundu. Bebeklerin tamamlanmamış bir varlık olarak doğduklarını ve tek işlerinin kendi oluşumlarını gerçekleştirmek olduğunu ileri sürdü. Bebeğin kendi oluşumu, çocukluk boyunca ve yetişkinlik döneminin başlarına yani yirmi dört yaşına kadar sürüyordu. Bu bilgi devrim niteliğinde şaşırtıcı bir sonuç ortaya koyuyordu: bebeklerin eğitimine doğduğu günden itibaren başlanmalıydı.
Montessori, biz insanların zekamızı beş duyu organımızla, özellikle de el ve beyin arasındaki ilişki yoluyla geliştirdiğimizi keşfetmiştir. Ve çocuğun öğrenme süreci ile ilgili “Ele verilmeden önce hiçbir şeyin beyne verilmemesi gerektiği” yorumunu yapmıştır; buna göre çocuk yeni öğreneceği bir bilgiyi soyut olarak kaydeder; ancak somut olarak kaydedip öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için duyu organları ile bilgiye dahil olabilmelidir. Bu temel bilgilerden yola çıkarak, Maria Montessori sistemi Dil Gelişimi, Günlük Yaşam Becerileri, Kozmik Gelişim, Matematik Gelişimi, Duyu Eğitimi olarak 5 ana başlıkta toplamış ve çocuğu geliştirerek tamamlayabilmek için materyaller geliştirmiştir. Tüm bu materyaller özel bir sunum sıralaması ve bireysel koçluk gözlemleri ile takip edilmektedir. Bir yaşam biçimi olan Montessori sistemi ebeveynlere çocuk gelişimi ve gözlemi konusunda ışık tutmaktadır. Merkezimizde Montessori Eğitimcisi ve Koç olarak görev yapan Gamze Varoğlu Ağca 0-6 yaş aralığındaki çocukların ebeveynleri ile bu sistemin danışmanlığı konusunda çalışmalar yaparken bireysel koçluk seansları da gerçekleştirerek analiz becerilerini kullanmaktadır.